İş Mahkemelerinin dosya sayısının her geçen gün daha çok artması sebebiyle zorunlu Arabuluculuk müessesesi 6235 sayılı Arabuluculuk Kanunu ile mevzuattaki yerini almıştır.
Bazı çevrelerce Arabuluculuk Kanununa sıcak bakılmasa da İş Mahkemelerinin iş yükü dikkate alındığında ilgili mevzuatın ne denli yerinde bir çalışma olduğu açık bir şekilde görünecektir. Zira ilgili yasal düzenleme ile birlikte Mahkemelerin iş yükünün ciddi anlamda azalacağı ve yargının en büyük sorunu olan uzun dava süreçlerinin çok daha kısalacağı ve bu şekilde adalete erişimin hızlanacağı, ayrıca yargılama sürecine nispeten adalete daha ekonomik yollardan ulaşılabileceği bir gerçektir.
Ayrıca Arabuluculuk kanunu kapsamında uygulanan yöntem ile işçi-işveren ilişkilerinde tarafların kendi menfaatlerine uygun, kalıcı ve dostane çözümler üretilebilmektedir.
Hukukumuzda İş ve Sosyal Güvenlik Hukukundan kaynaklanan davaları şu şekilde sayabiliriz :
Aile hukuku meselelerinden olan Boşanma ve Mal Rejimi Davaları uyuşmazlıkların büyük kısmını oluşturmaktadır.
Mesleki tecrübelerimiz vatandaşların hukuk tekniği açıdan oldukça karmaşık bu davaları kendilerinin takip edebileceği, “avukat tutmaya gerek yok” diyerek profesyonel yardım almayı reddettiklerini göstermiştir.
Vatandaşların kendilerinin açmış olduğu ve çoğunlukla esas ve usul hataları yüzünden reddedilen boşanma davalarında davanın ispat edilemediği gerekçesi ile red kararı verildiği görülmektedir. Sizin için geçerli bir boşanma sebebi, Medeni Kanunda belirtilmiş boşanma sebeplerinden olmayabilir, bu sebeple açmış olduğunuz davanız da “reddedilmeye mahkum” olacaktır.
Zaman zaman medyada da haber konusu olan Yargıtay’ın ilgili dairelerinin bu yöndeki pek çok kararı da boşanma davalarının karmaşık yapısını ortaya koymaktadır. Özellikle vatandaşlar, “3-5 kuruş verir dilekçeciye bir boşanma dilekçesi yazdırırım, avukata ne gerek var” mantığından hareket ederek teknik yönden pek çok kusuru içinde barındıran yetersiz dilekçelerle ve klişe “şiddetli geçimsizlik” boşanma sebebi ile yanlış davalar açmaktadırlar.
Medeni kanun gereğince, reddedilen bir çekişmeli boşanma davasının ardından karşı tarafa tekrar bir boşanma davası açabilmek için üç yıl beklenmesi gerekmektedir. Bu da dava süreci ile birlikte boşa geçen 5-6 yıl demektir ki psikolojik etkilerini saymıyoruz. Bu sebeple kaybedilecek zamanı düşünerek hareket etmenizi tavsiye ediyoruz.
Boşanma ve mal rejimi davalarının yanında aşağıda saydığımız konular da aile hukukunun çalışma alanına girmektedir :
Türk Hukuk Sisteminde gayrimenkul mevzuatı oldukça geniş bir yelpazede yer almaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nda yer alan genel hükümlerin yanı sıra pek çok özel kanunda gayrimenkul hukukuna ilişkin hükümler bulunmaktadır. Bu da gayrimenkul hukukunun çok unsurlu bir hukuk disiplini olmasından kaynaklanmaktadır.
Mahkemelerde mevcut dosya sayısı göz önünde bulundurulursa gayrimenkul hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların oldukça fazla bir bölümünü teşkil ettiği görülmektedir. Uygulamada kişiler arasındaki gayrimenkul hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar şu şekilde sıralanabilir :
Büromuza başvuran kişilerin kendilerinin açıp yürüttükleri gayrimenkul dava dosyalarında, dava usul kurallarını bilmediklerinden, pek çok hata yaptıklarını, mağduriyet yaşadıklarını ve bizden mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiklerini gördük.
Ancak bazı usul işlemleri süreye tabi olduğundan vatandaşların sırf sürenin kaçırılmış olması sebebiyle mağdur olduklarını ve sürenin geçmiş olması sebebiyle bazen tüm hukuki yolların tükenmiş olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bu sebeple karmaşık bir nitelik arz eden gayrimenkul davalarının başından sonuna kadar konusunda uzman bir avukat vasıtasıyla takip edilmesini tavsiye ediyoruz.
Büromuz bu alanda gereken tecrübe ve birikime sahiptir.
Yazı hazırlanıyor...
Teknolojinin gelişimine paralel olarak bilişim hukuku da gelişim göstermiş ve
hukuk sistemimizde yeni yasal düzenlemelere gidilmiştir.
Özellikle sanal alemde her tür illegal yapının kuralsız gelişmesi, sanal alemde
suç örgütlerinin kol gezmesi, görsel çocuk istismarının yaygınlaşması,
hackerlerin önlenemez faaliyetleri, bilişim sistemlerinde fikir ve sanat
eserlerine yapılan mütecaviz eylem ve işlemler gibi sebeplerle bilişim hukuku
günden güne gelişmiştir.
Bilişim hukukunun büyük kısmını bilişim suçları oluşturmaktadır. Türk Ceza
Kanunu’nun 10. Bölümü Bilişim Suçları’na ayrılmıştır. TCK, suçun Banka ve kredi
kurumuna ait bilişim sistemleri üzerinde işlenmesi ya da kamu kurum ya da
kuruluşlarına ait bilişim sistemleri üzerinde işlenmesi durumlarını suçun
nitelikli hallerinden saymış ve bu durumlarda verilecek cezanın yarı oranında
artırılmasını öngörmüştür.
Türk Ceza Kanunu’nda sayılan bilişim suçları şunlardır :
TBMM Genel Kurulu tarafından 13.01.2011 tarihinde kabul edilen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 14.02.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış ve 01.07.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Hukuk sistemimizde Ticaret Kanunu’nda düzenlenen kurallar ticaret hukuku kapsamına girmektedir. Bununla birlikte ticari işletmeyi ilgilendiren muamele, fiil ve işlemi düzenleyen Bankalar Kanunu, Sigortalar Kanunu vb. diğer kanunlar da ticaret hukukunun kapsamına girmektedir.